Leyl-i Nur

08.06.2021
754
A+
A-
Leyl-i Nur

Sonbaharda belirlediği ve artık ömrünü tamamlayan ağaç dallarını, ne olur ne olmaz belki alemlerin Rab’bi can verir diye baharın girişine kadar bekledikten sonra kesip, içinde binlerce hatıra biriken bu ufacık atölyesine getirirdi. Onları yıllardır babası ve dedesinin öğrettiği metotlarla işler, beklemeye bırakırdı. Her işin en doğru zamanda yapılmasına gayret eder, sabrın ve bilginin karşılığını almayı da bilirdi.

Yıllar evvel dedesi İdris tarafından kurulan bu ufacık atölye bir çok badire atlatmış aynı zamanda da bir çok güzelliğe vesile olmuştu. Abbas’ın tek endişesi kendinden sonra bu atölyeyi, bu sanatı devam ettirebilecek bir evladının olmamasıydı. Bu yüzden bazı geceleri eşi Fatma ile birlikte hüzünlü ve ibadet halinde geçirirlerdi.

Abbas ve ataları yıllardır tek penceresi olan bu ufacık atölyede anneler ve babalar evlatlarının saçlarını okşayıp tarasınlar diye ahşap taraklar üretiyorlar. Sabırla istenilen kıvama gelmesini bekleyip, tek tek özenle işliyorlar. Düğümlenen saçlar can yakmadan çözülsün, dağınık kahküller düzgünce süzülsün diye. Bir evladın annesinin önüne oturup saçlarını taratırken ki görüntüsünü izlemek onlar için paha biçilemez bir şeydi.

Tabi yaşadıkları coğrafyada tarih boyunca olduğu gibi bugün de iyi-kötü, mazlum-zalim, hakikat-yalan, güçsüz-güçlü savaşı devam etmekte olduğu için; küçücük penceresinden çok uzakta da olsa görünen Mescid-i Aksa sevdası onlarında bir çok bedel ödemek ödemesine sebep olmuştu. Defalarca zalim İsrail ordusu tarafından bombalanarak yıkılan bu atölyeyi, defalarca aynı şekilde inşa etmiş olmaları direniş ve mücadele aşkını daima diri tutmalarına vesile olmuştu.

Abbas ve Fatma çiftinin çocuklarının olmuyor oluşu onları üzse de, bu atölyede ürettikleri taraklar ile mutlu ettikleri çocukların gülümsemeleri ile avunurlardı. Fakat Fatma içten içe imrenir ve kendi kızını önü oturtup saçlarını taradığını hayal ederdi. Günlerden bir gün Allah onlara bir çocuk nasip etti. Fatma bu haberi Abbas’a söylerken heyecandan dili tutulmuş gibiydi. Abbas da sevincinden çocuklara şeker, tatlı, çikolata dağıttı. Zorda olsa zaman geçmiş ve doğum anı yaklaşmıştı. Bir gece sahur hazırlığı yapılırken Fatma’nın sancısı tutmuş ve doğum gerçekleşmişti. Bir kız çocuğu dünyaya getirmişti Fatma. Abbas ona gecemi aydınlattın diyerek Leyl-i Nur adını vermişti. Artık evde bir neşe bir ses bir ışık vardı. Abbas atölyede eskisi kadar zaman geçiremiyor bir an önce eve gelmek istiyordu. Fatma ise bugünler için yıllardır özenle işlediği taraklardan bir tanesinin üzerine Leyl-i Nur ismini yazıp kızının saçlarının uzamasını bekliyordu.

Uzun süredir her Ramazan ayında olduğu gibi bu Ramazan’da da kana göz yaşına zulme doymayan zalim İsrail ordusu yine bombardımana başlamıştı. Abbas kendisini eskisinden daha korkak hissetmişti. Evlerine doğru koşmaya başlamış, hiç kimseye aldırış etmeden saldırının olduğu yöne doğru hareketlenmişti. Eve vardığında o kahredici manzarayı görmüş ve evin enkazını elleriyle kaldırmaya, kazımaya başlamıştı. Abbas’ın feryatları duyanların ciğerlerini yakıyor ama ellerinden de bir şey gelmiyordu. Saldırı bitince herkes hep bir andan enkazlara sarıldı. Kiminin eşi kiminin babası kiminin evladı…

İki-üç saat sonra Abbas’ın evinin enkazından eşi Fatma elinde üzerinde Leyl-i Nur yazan tarak, kucağındaki kızına sımsıkı sarılmış vaziyette kurtarıldı. Abbas koşarak Fatma’ya sarıldı. Fatma aynı şeyi sayıklıyordu: Allah’ım lütfen bir kere saçını taramayı nasip et, lütfen Allah’ım.

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
ETİKETLER:
Ersin Baş
ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.