Teknik Nakavt’lı Çiçekler (TKO)
“Sıkı bir yumruk en hızlı eğitimdir.”
Merhaba okuyucu, seni saygıyla selamlıyor ve iyi görünmeye çalıştığını düşünerek direkt konuya giriyorum, malum konu başlığı bir boks terimi; bu kadar ısınma kelimeleri yeterlidir.
(İstersen müzikli yazı okuma önerisi; Tapion’sTheme/FriedrichHabetler)
Ringdeyiz sayın okuyucu; derin nefes alıp,gözlerini olabildiğine açık tutmanı istiyorum zira gözü kapalı bu yazı okunmaz. Ring kelimesinin hangi manalara geldiğini dilersen şimdi, dilersen yazıdan sonra araştırabilirsin. Her bilgiyi ben veremiyorum çünkü atalarımdan böyle gördüm. Onlar derlerdi ki; “her şeyi bir anda verirseniz, hiçbir şey alamazsınız.”(Bunu şuan bende uydurmuş olabilirim). Şimdi zamanı kısaca durdurup sana hızlıca ringde karşımızda duran rakibi tanıtacağım ki maç sürecini tahmin et.
Rakibimiz âlemlere ve âdemlere meydan okumuş en iyi ağır sıklet boksörüdür. Mücadele sert başlamıştır. Zaman su gibi akıp geçmiş, mekân gökkuşağı gibi rengârenkleşmiş, ortamlar taş devrinden petrol devrine ulaşmış, yaratıklar yamyamlıktan tamtamlığa uzanmış, bir avuç insan grubu ise bu mücadeleyi Âdem’den ta bugünün kutuplarına, Nairobi’den, Lauterbrunnen belediyesinin ikiz şelalesine, metalik suları sakince akan nehir boyunca kurulmuş dünyanın en küçük şehri Durbuy’a, hatta yaşayan sayısı bir futbol takımı sayısı kadar küçük olan Kıroğlu Köyü’ne kadar sürdürmüşler; halen de dağ-deniz, dere-tepe, taş-toprak, insan-hayvan-nebat demeden mücadeleye devam etmektedirler. Rakibimiz zafiyet noktalarını çok iyi bilmekte ve bunları kroşeleri ile desteklemektedir. Sağdan ve soldan yiyeceğin kroşeler sağlam olacaktır. Bahar mevsimi açan çiçeklerle yaptığı maçlar da en meşhur vuruşunu sağdan yaptığı gözlemlenmiştir. Aparkat (Uppercut) kullanmamaya özen göstermektedir fakat karşısındakinin “bi aparkatla işini bitiririm” özgüvenini keyifle karşılar. Bu ukalalığı kullanmayı kendine iş bilip, böylelerini yumruk kombinasyonlarıyla hızlıca ringden alaşağı edebilmektedir. Bu kadar bilgi ansiklopedide arasan bulunur, şimdilik yeterli sevgili okuyucu; ringe dönelim. Ama bi’ dakika! Ringe dönmeden önce senin hakkında oluşan hislerimi paylaşmak istiyorum (Buraya kadar okuduysan pek tabiî hakkında hislerim oluşmalıydı) ;
Sen bir çiçeksin (yani çiçek gibisin) nokta. Hem de şu meydanın karmaşasına, bağırış-çağırışına, yuhalama ve tezahüratlarının yoğunluğuna ve ses kirliliğinin bilgi kirliliğini geçmesine rağmen nazik, narin, canlı, hey/e-canlı açan bir çiçeksin. Bunlardan daha önemlisi bastığın zemini iyi tanıyorsun, bu yüzden de kaymadan nasıl duracağını iyi biliyorsun. Senin atalarını tanıyorum ben; onlarda kroşelere karşı direnen, kafa atanlara kafalarını geri veren, yere düşse de nasıl kalkacağını bilenlerdendi. “Çiçekler boks maçına mı çıkacak” diye alay edildiğinde atalarından biri elinde çiçekle ringe çıkmış; “Her maç bir çiçek için olacak”[1] demişti. Ve senin ataların zorbalarla mücadele ederdi; ağır sıkletin sabıkalı ve dopinglileriyle ringde vuruşurdu. Bu yüzden diyorum ki, sen çiçeksin; ringde açan çiçek. Kökün toprağa öyle sağlamca tutunmuş ki, mantar zihniyetliler değil kroşe, uçaksavar mermisi atsalar mermiyi aparkatla infilak ettirirsin! “Yok, artık!” deme. Kendini bilen; kendini bilmezlere haddini bildirir. (Hadi maça başlama zamanı geldi.)
Sağından yaklaşacak ordinaryüs boksör, kroşelerin fısıltılı rüzgârına kapılma, Âdem’in nakavt (knockout) ettiği düşmanın eldiveni elinde olmasın. Eline sahip çık; elinle düzeltmek için seçildin. (Maç başladı.)
“İnsanları yumruk ve tekmeyle düzeltemezsin.”
Bruce Lee(1940-1973)
Sevgili okuyucu, maç başladı ama sen hala yazıyı okuyorsun, bu gayretli halin için seni tebrik ederim. İnsanın bir elinde yedi marifet olmalı, aynı anda bir karpuz, bir peynir, üç ekmek taşıyıp, koltukta zıplayabilmeli ve tabii ki göz kırpabilmelidir. Bunlar meydan okuma sanatıdır. Meydanların nabzını ölçemiyorsan (kontrol edemiyorsan), senin tansiyonun yükselir. Bu esnada fark ediyorsun ki tribünlere gerilim hattı döşeniyor. Sözde tatlı konuşmaları duyunca şekerin yükselmesin, yükseldiğin yerden düşersin ey çiçek!
Bir kere teknik nakavt yedin ringde, bi’ daha yeme o ağaçtan!
Kaderin kalemini tüketme, kederin kıdemini düşür.
Sallanıp durma kendi köşende, rakibin sahasına gir.
Kan kokusu isteyenlere kır çiçekleri taşısın senin taraftarların, tembihle.
Ağzını burnunu dağıttırma, gözünü açık tut. Maçta çenen değil, bileğin çalışsın.
Kafanı koru çiçeğim, kafaya darbe alma. Kafasız bir insan yönsüz kalır. Kafayı kullan ama kafanı kullandırtma.
Ve bir kitap sözüdür; “kiralık katilleri asla satın alamazsın.”
Sen bu yazıda burada kal; bi’ bak bakalım senin ringin neresi, rakibin kim ve teknik bilgilerin ne seviyede?
Ve bi’ sor bakalım, ataların kim? Çiçek olarak maça çıkmak zorunda mısın? Maçın hakemi kim ve ona güveniyor musun? Maça çıkarsan; Tribüne mi oynayacaksın, trip mi atacaksın yoksa hava burgacına rağmen uçan aparkatlarla rakibini çiçek tarlasına mı yollayacaksın?
Bence, sen kardelen olamasa da gökdelen olmuş bir toplumun içinde açmış boks eldivenli çiçeksin; bileğinin hakkını verirsin. Şimdi otobüsüm gelecek, uçağa yetişmem lazım. Nereye gittiğimi bildiğim bir yere giderek kaybolacağım.
Diğer yazımda beyin fırtınasında nasıl yüzdüğümü anlatacağım sana. Allah yardımcımız olsun, karada yüzen sadece gemiler değil n’aparsın.
Şimdi gözlerini kapatıp, nefesine odaklan. Huzurla yaşa, iyi bak içine.
Re’
[1]“Her bahar bir çiçekle başlar.” Prof.Dr.Necmettin Erbakan