Politik Selefilik

Politik Selefilik

Kum şehrinde İmam Rıza’nın kız kardeşi Hanım Masume’nin kabrini ziyaret etmiştik. Bu dev mabedi gezdikten sonra mihmandarımız Molla Mustafa (şii) şöyle dedi;

“Hazreti masume sizi davet etti ve siz geldiniz herkese nasip olmaz bu ziyaret”.

Yaklaşık on iki yıl evvel menzil topluluğuna bağlı bir dostum beni Adıyaman’a şeyhlerinin mekanına götürmek istediğini söyleyince bende neden olmasın diye cevap vermiştim. Birkaç kez niyetine girsek de gidip orayı ziyaret etmek bir türlü nasip olmamıştı. Bunun üzerine arkadaşım (ehli sünnet) bir gün bana şöyle dedi;

“henüz davet edilmedin sen, o yüzden nasip olmuyor”.

Belgrad kalesi’nin üzerinden uzun uzun tuna nehrini izledikten sonra binlerce yıllık bir geçmişi ruhunda barındıran kalenin içlerine doğru yol almıştık. içinden papazların çıktığı kadim bir yapı ile karşılaşınca biraz heyecan ve merakla yapıyı incelemeye başladığımı gören Sırp rehber Sandra (hristiyan) gülümseyerek şöyle demişti;

“davet edildiniz buraya”.

Dinler ve dine dair yaklaşımlar insanla hayat bulur, insan ise hilkatte aynıdır. Dolayısıyla insana dairler de birbirine oldukça benzerdir. Bu bakımdan ele alınacak olursa din içerisindeki ayrışmaların temelinde her ne kadar itikadi tartışmalar var gibi görünse de, perdenin ardında siyasi çekişmeler çok daha baskındır.

Bir örnek vermem gerekirse Şah İsmail’e kadar İran topraklarında (safevi) ehl-i sünnet bir anlayış hakimdir. Babası ve dedesi Şeyh Cüneyt ve Şeyh Haydar öldürülünce İsmail baştaki şeyhi şah yapmış, güney coğrafyalardan Şii alimler ve kaynaklar getirtmiş, Osmanlı ile girişeceği mücadelede toplu insan kayıpları vermemek adına halkın inancına dair bir dokunuş gerçekleştirmiştir ve İran coğrafyası Osmanlı ile girdiği rekabette olanca hızıyla Şiileşmiştir. Görüleceği üzere bu ayrışmada da başat aktör siyasettir.

Kaseti biraz daha geriye saracak olursak göreceğimiz husus da bundan farklı olmayacaktır. Hz. Ömer ve Hz. Ali arasındaki siyasi ayrılık zaman içerisinde itikadi ayrılığa evrilmiştir.

Dolayısıyla bu türden ayrışmaların İslam toplumuna verdiği en büyük zarar, siyasi ayrılıkların itikadi ayrılıklar şeklinde pazarlanması ve sonucu olarak da itikadi ayrılıkları beraberinde getirmesidir. İşin içerisine itikat girdiğinde insanlar birbirlerini öteki olarak görmeye başlarlar, birbirlerini öldürmeyi dinin bir gerekliliği olarak da görebilirler, gerçeklik zemini ayaklar altından çekilir, objektif yaklaşmak neredeyse imkansız olur. İslam tarihi bunun örnekleri ile doludur. İtikadı zayıf yahut hatalı bulunan çizik yemiştir, oysa bir insanın itikadı tabelasında değil kalbinde yazılıdır ve orayı ancak alemleri var eden görebilir.

Şimdi orta yere bir mutabakat metni kondu; bu metin siyasi bir metindir dolayısıyla teknik olarak eleştirilebilir, yapıcı olarak eleştirilmelidir de. Yine bu metne imza atan liderler yahut hareketler hikayeleri bağlamında eleştirilebilir. Ayrıca bu metin makul bulunabilir mantıklı bulunabilir yahut saçma bulunabilir. Ülkemizin içinde bulunduğu zaman dilimi itibariyle bir zenginlik olarak görülebilir yahut eksik ve yersiz de bulunabilir. Bunların tamamı kabul edilebilirdir. Sonuç itibari ile bu türden yaklaşımlara katılabiliriz de, katılmayabiliriz de bu da son derece insanidir.

Ancak!

Bu metne imza atmanın itikadi sapkınlık olduğunu iddia etmek, bu metnin ardından gidenin cehenneme gittiğini dillendirmek, bu metin üzerinden insanlara Siyonist mührü vurmak gibi bedbahtça cümleler kuranların bin yılı aşkındır süregelen kan akışından zerre miskal ibret almadığı ve politik selefiliği din belledikleri aşikardır.

Daha iyi anlaşılması açısından söylüyorum; Hz. Ali’nin başına kılıç vuran cani politik selefidir. Politik selefilik insanların kalbini görüyormuşçasına onlar hakkında hüküm vermeyi beraberinde getirir. Oysa Hz. peygamber savaş meydanında numaradan şehadet getirdiğine inandığı bir kimseyi öldüren Usame’ye defalarca şöyle seslenmiştir;

kalbini yarıp baktın mı

kalbini yarıp baktın mı

kalbini yarıp baktın mı

BU ALANA REKLAM VEREBİLİRSİNİZ
Yavuz Selim Sürer Nöbetçi Seyyah
Yavuz Selim Sürer, 1985 Mersin doğumludur. Sinop Su ürünleri fakültesi mezunudur. Kastamonu üniversitesinde "Su kalitesi" üzerine yüksek lisans yapmıştır. Uludağ üniversitesinde Felsefe eğitimine devam etmektedir. Tarım bakanlığında mühendis olarak çalışmaktadır. Sürer, Kaptanlık yapıyor, dalıyor, şiirle ilgilenmeyi seviyor, kamp yapmayı ve dağlarda olmayı seviyor. Youtube -Nöbetçi Seyyah-
    ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

    Henüz yorum yapılmamış.