“Şehir” Olmak Ya Da Olmamak: İşte Bütün Mesele Bu
Bugünlerde Türkiye’nin güneyindeki son depremle birlikte, deprem bölgesindeki yerel halk, bazı politikacılar, şehir plancıları, yerbilimciler ve deprem alanındaki diğer birçok uzman, bir yılda bir şehir inşa etmenin mümkün olup olmadığını tartışmaya başladı. Deprem, sadece deprem bölgesi ilan edilen 11 ili değil, tüm Türkiye’yi derinden etkiledi ve insanlar gerçekten bir yılda bir şehir inşa etmenin mümkün olup olmayacağını sorgulamaya başladı. Bu soruyu cevaplamak için öncelikle “Şehir ne demek?” Sadece betondan binalar mı yoksa daha fazlası mı? Bunu anlamalı ve bunun üzerine düşünmeliyiz. Bir yılda bir şehir inşa etmek fikrimce üç sebepten dolayı mümkün değildir.
İlk olarak, şehirlerin bir hafızası ve kültürü olur ve bunun oluşması yıllar alır. Ayrıca insanların şehre ait olma duygusunu hissetmeleri ve şehri deneyimlemeleri gerekmektedir. Bu da birdenbire olamaz. Ruşen Keleş’in dediği gibi: Şehirler sadece binalar değil, yaşayan organizmalardır. Kent sadece bir yerleşim alanı değil, aynı zamanda bir sosyalleşme ve kendini yeniden üretme alanıdır. Bu yüzden bu bileşenleri yeniden oluşturmak için bir yıldan fazla zamana ihtiyacımız var.
İkincisi, şehirlerin insanların istihdam, barınma, dinlenme, sağlık ve eğitim gibi ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğidir. Bunları sağlamak için öncelikle deprem bölgesindeki insanların sosyal ve günlük yaşamlarında ne istediklerini bilmeliyiz. Bir yerin insanlarını tanımadan , o yere bir şehir kuramayız. Özellikle Hatay bölgesinde çok sayıda farklı etnik köken ve farklı ırk bulunmaktadır. Depremden önce farklı insanların nasıl bir arada yaşadıklarını öğrenmeliyiz. İnsanlarla konuşmalıyız belki de onları tanımak için anketler yapmalıyız. Yani, bu da zaman alacaktır.
Üçüncü sebebim ise bir şehir inşa edilmeden önce hali hazır haritalar ve jeolojik etütlerin yeniden yapılıp güncellenmesi gerekiyor. Güvenli ve sağlıklı bir inşa süreci ancak bu analizler tamamlandıktan, veriler toplandıktan ve önlemler alındıktan sonra gerçekleşebilir. Kontrolsüz büyüyen demir ve beton yığınlarının arasına yeniden insanlar yerleştirilmemeli. Bunu yapmak insanları yeni bir evden çok yeni bir mezara yerleştirmek olur.
Öte yandan, bazı politikacılar bir şehri bir yılda inşa etmenin mümkün olduğunu düşünüyor ve konuşmalarında bunu halka aktarıyorlar. Kentin sadece birbirine benzeyen toplu konut projelerinden oluştuğunu düşünürsek kısmen haklı olabilirler. Ancak yazının başında da belirttiğimiz gibi şehirler sadece binalardan ibaret değildir. Bir yılda ancak aynı yapıya ,dış görünüşe sahip binalardan oluşan bir site inşa edebiliriz. İnsanları rant ve kâr kaynağı olarak gören bu bozuk anlayış, insanlara yeni bir hayat sunmak yerine yeniden hayata tutunmalarını engelleyecek ve biz bir yılda şehir kurduk sloganıyla kendilerini ve onlara koşulsuz inanan bit kesimi kandıracaklardır.
Sonuç olarak, bir yılda bir şehir inşa etmenin mümkün olmadığına kesinlikle inanıyorum. Bu değişen çağda, şehir sadece mükemmel bir uyum yeri değil, aynı zamanda bir çatışma yeridir. Benzer şeyleri yapıp aynı şeyleri düşünenlerin değil, farklı şeyler yapıp farklı düşünenlerin birlikte mutlu olduğu bir yerdir. Bu nedenle farklı sosyolojik ve etnik yapıya sahip insanlar aynı yapılar içerisinde şehir hayatı yaşatamazlar. İnsanları depremler öldürmez, çarpık kentleşme ve bilimsel kuralları tanımayan yapılaşma ve gözünü hırs bürümüş inşaat sektörü öldürür.